25 Kasım 2013 Pazartesi

söz uçar yazı kalır

Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm.

Ben sanki bir gazetenin hiç okunmayn yerlerindeyim.


Bir şiir asla bitmez sadece terk edilir.


En Önden Biletim Var Hayatı İzliyorum. Müdehale etmek yok oluruna bırakıyorum.


Çalışmadan umut etmek . Bilet almadan otobüs beklemeye benzer. Beklersin Beklersin ama gelen zaten yolcusunu alır gider. FT


Plan kurmak zordur. Çünkü hayat senin planların dogrultusunda ilerlemez . On milyon farklı yol ile Yüz milyon acı sonuç çıkarır karşına sen Kurdugun tek planı tek hayali istersin ama olmaz . FT


24 Kasım 2013 Pazar

bizim ınsanımızdan

yedinci sayfa

ey güzeller güzeli
ben de bir kalp var ki
seni sevmek için yaratılmış sanki
sen sevmesen de beni
sonsuza kadar senin bu kalbin içi dışı her yeri

aşk demedim sev demedim
bu gönle gel gir demedim
ben seni sensiz de sevdim
yıllarımı ben sana
bir hiç uğruna verdim

bu aşk için yaptıklarımı
bilmezsin anlamazsın
senin için yapacaklarımı bilsen
olacaklara inanamazsın

kalp dedim aşk dedim sevgi dedim sen dedim
bu gönülden içeri gel hadi gir dedim
sense ne dedin
beni sevmedin

bu aşk tarih yazdırır
düşünsene neriman
bu aşk kalbe kazılır
çıkmaz asla neriman

seni sevdikten sonra bilemedim
ben kimdim
seni bir kez daha göremedim
ey sevdiğim
ellerinden tutup
yarim ol diyemedim
ben sadece korkakça
kaçtım senden
bilmedin…

aşk olmaz mı bu gönülde
sen girdin ya içine
bir de dönüp baksan ki
senin sevgin her yerde

ben senden başka sevemedim vallaha
sana olan aşkıma inanmadın ki asla
sensiz yaşamaktansa;
kıyarım ben bu cana

bu satırlar hiç bitmez
yaza yaza dil yetmez
sende beni bir sevsen
benim aşkım hiç bitmez

senden ayrı kaldığım her gün
oldu ellere düğün
seni seven bu kalbe
attın gittin bir düğüm

kendi başıma kaldım
sende seversin sandım
öyle bir aşk ki neriman
senin için ben yandım

dört yıl geçti aradan
seviyorum neriman
aşkın ile kavruldum
eriyorum neriman

anlattı bana bilmediğim her şeyi
bakışlarındaki o sessiz korku
anlamadığım şeyler söyledi bana
bu kulaklar neler neler duydu.

bizim ınsanımızdan

altıncı sayfa

sana olsam kul köle
ben bu aşkla döne döne
semaya erişsem de
neriman yoksun sen bende

bir aşk uğruna yaşamak
vazgeçmektir her şeyden
senin uğruna yaşamak
çok mu zor bir gülüşten

bu kadar yazsam da boşuna
senin gönlüm var onda
sen olmasan da yanımda
bu gönül hep senin yanında

her yıl üst üste
karlar yağacak
bu gönül senden asla
soğumayacak

aşk ;yaşamın sebebi
aşk ;tanrının bir armaganı gibi
aşk ;nerimanın sevmemde gizli
aşk ;her şeyimin sen oldugu bir tutsaklık gibi…

senin için çektiğim çile kadar her şey,dar bir geçit sanki sensizlik
sana ulaşmaksa bir vaha ,yaşanmaz yerlerin ulaşılmaz hedefleri gibi
oysa gecenin zifiri karanlığında yaşamayı seçtim
asla gün yüzü görmek istemediğim zamanlar gibi
ve ışıklar söndüğünde yaşıyorum senin karanlığında
çünkü hayal edebiliyorum seni geceleri
incecik ayrıntılarınla ve uzattığın elinin ışığıyla
ışıkları söndüğünde tüm şehrin
ben sensizlikle boğuluyorken yetişiyor
karanlıktaki bu el imdadıma

hayat sen olmuşun benim için
ve sadece bugune kadar su içmiştim
senin yüzünden sarhoş oldum
ve her gün kendimi içkiye vermişim

kimseyi sevmemiştim daha önceleri
böylesine amansız aynı zamanda imkansız
artık yaşayamıyorum, uyuyamıyorum geceleri
nereden sevdim ben seni ey vefasız

olmuyor işte yapılmıyor
gönül ferman dinlemiyor
bir baksana be neriman
senden başka sevilmiyor

yazmam gereken satırlar
senin için az gelir
bu gönle girenler
neriman kadar sevilir

leyla ile mecnun kim
ferhat ile şirin kim
cemal ile neriman
sensin benim sevdiğim

her güne birkaç satır
sığdırdım ben yıllardır
sen beni sevmesen de
bu ömür sana adanır

bir mesajdı atmadın
kalbimi yakıp dağladın
aramadın arattın
aşkımızın sonunda
sen beni hep ağlattın neriman

bizim ınsanımızdan

beşinci sayfa

karşılıksız sevdim ben
yeter ki mutlu ol sen
ben gerekirse yaşamam
sensiz yaşamayı zaten başaramam

şiir yazmak geldi içimden
hep seni sevdiğimden
anla artık neriman
sensiz bu hayatı bitiremem

bir mesajı çok gördün
kalbimi toprağın altına gömdün
dizlerimin bağını bir an içinde çözdün
bense senin için bildiğin bir öküzdüm

kalbimin derinliklerine hapsetmiştim sevgimi
yıllar geçse de üstünden tozlansa da hatıralar
ben adamıştım sana kendimi
silinip gitmez bu duygular

bir kadehtin gönlüme
sarhoşluğu getiren
bir kederdin kendime
beni aşkıyla bitiren

aşkın şarabı
gönlümün dermanı
söyle bana sevgili
var mı aşkın ilacı

benden bekleme unutup
uzaklara gitmemi
ben seni seviyorum
bu aşk mutlu bitmeli

sevmek bir oyun sana
hep kaybeden en olunca
bu oyunu oynama
kalbimi ateşlerde yakma

tıkanmış bütün yollar
aşkın yüzünden
seni sevmek tek çözüm
elimden geldiğinden

bu satırlar hep sana
aşığım anlasana
okumayacaksan da
alay etme asla

sana yazdım bunları
baştan aşağı
aşk sevgi dedin
seni yıllarca bekledim

bu kalpten beklediğin
unutmasıysa seni
asla unutamaz
sensin tek çaresi

aksaraydan geçerken ağlamak istiyorum
ne zaman aksaraydan geçsem
kalbim ağrıyor daralıyorum
sevdiği bu şehir de bırakıp gidiyorum

bu gönülden içeri girdin bir kere neriman
ben sensizlikte ne yaparım
aşkın için bekler
bir tek sana taparım.

bir teselli vermedin
beni yıllarca beklettin
beni sevme diyorsan
sensiz ben bir hiçim

beni kendine bağlama
beni kullanıp da
bir çöp gibi
fırlatıp atma

günaydın güzeller güzeli
her şeyimsin sen değil mi?
ben de bir kalp var ki
seni sevmekten oldum divane deli

bir aşk bu kadar mı zor
bana sevmek bu kadar mı kor
görme seveni bu kadar hor
kalbimi dağlayan sanki bir kor

aşktan yana her sözüm
bir tek sensin sevdiğim
kalbine giremedim
sevğimi bilemedin

her günümü ekledim
sevdiğim seni beklerim
aradan yıllar geçsede
bir tek seni severim

bizim insanımızdan

dördüncü sayfa

aşk ne dedim ben sana
ben seni sevmiyorum ama
dedin ya bana
yıkıldı dünyam o anda

kırk yıl geçse de aradan
dünya yıkılsa aşkımdan
vazgeçmem bu sevdadan
sensiz yaşayamam neriman

bu yazdıklarım hep sana
aşk ise istediğin
ben seni deliler gibi sevdim
aradan geçen dört yılda
bir kere beni sormadın

sevilmek istiyorsan eğer
bu kalp seni yıllardır karşılıksız sever
asla vazgeçmez senden
ölüm gelse senin elinden

her şeyden vazgeçerim
bir tek senin uğruna
diyorsan eğer bu aşk yalansa
var git sende yoluna

seni sevmek değil niyetim
her şeyim oldun benim
bir tek günüm bile
sensiz geçmiyor artık benim

günler geçiyor
yıllar geçiyor
sana olan sevgim
anla artık hiç bitmiyor

bu gün seni düşündüm
her gün olduğu gibi
yaşamaktan vazgeçtim
sensiz olduğum için

niğde de gördüm seni
kuru bir selam verdin
kalbimdeki koru yaktın
ciğerimi dağlattın

keşke zaman geçmese
donsa bir an da öyle
ben sana ulaşmışken
sen de beni sevmişken

bizim insanımızdan

üçüncü sayfa

her şey bitmişti o gün
sevmiştim sadece seni
seni sevmekse sebebim
ben en büyük günahları işledim

bir gönül var ki bende
istediği her şey sende
o güzel gözlerinle
fethettin bu gönlü sebepsizce

kovuldum bütün gönüllerden
kovdurdum kendimi gönüllerden
seni sevdiğimden beri
gönlümün kapıları herkese kilitli

dersanede başladı her şey
geldiğin ilk günde
seni sevdim meleğim
gördüğüm ilk anda işte

yıllar akar gider bir su gibi
sana aşkım hiç dinmez akar gider sel gibi
beni yakıp kül eden
kalbimin içindeki yangın
seni sevense bu deli

seni sevmek uzun bir yol
bu kalp buna dayanmaz
sevmek istemesem de
bu yol sana varamaz

bir güne sığdırdım tüm hayatı
uyandım seni sevdim
akşam oldu benim için
ben bir an önce gideyim
sessizlikte kendi kendime öleyim

ölüm beni korkutmuyor
sana olan sevgim kadar
bu sevgi beni öldürüyor
senin sevmediğin kadar

çok yaşamam ben bu aşkla
seni sevmek yasaksa
bu dünyada yaşamaktansa
dünya kalsın diğer aşıklara

aşkın tanımını yeniden yaptım
seni gördüğüm an şimşek gibi çaktın
kalbimi yaktın
dünyamı başıma yıktım

bizim insanımızdan

ikinci sayfa

bir derdim vardı adı aşk
sendin oysa tek aşk
aşk dediğimde güldün
yıllarca beni bu derde düşürdün

seni sevmek değil derdim
ben seni karşılıksız sevdim
eğer sende sevseydin
dünyaları önüne sererdim

kalp işte bilmiyor
bilmeden de seviyor
sevdiğini bir tek sevdiğine diyemiyor
yine de gönlüne asla söz geçiremiyor

aşkı sende gördüm sevdam da sensin
anlaşılmamış aşkının çilesiyle erittin
kalbimi sana verdim oysa
benim aşkımı yine de sen katlettin

kalp dedim aşk dedim sevgi dedim
bilmedin
ben yıllarca sevdim ya
daha da ben neyleyim

tanımadın sen beni
bilmedin sevdiğimi
aşktan yana dertli
senin sevmediğinden beri
bu aşığının kalbi

yıllar geçse de aradan
ben o günü unutamam
seni sevmekden başka
ben bir şey yapamam

ömrümü verdim ben sana
yıllar sonra aşkıma
bir fırsat bile vermemiş olsan da bana
kalbim yıllardır hep senin yanında

yıllarımı verdim ben sana
kalbimi verdim aşkına
bitmedi hiçbir şey bende
sana olan hislerimde

her şey bitti bir sen kaldın gönlümde
ne kalbim vardı ne kendim artık
bir tek sen vardın içimde
senden başka sevemem artık

bizim insanımızdan

ilk sayfa

her şeyin başladığı o anda
seni sevdiğimi söylemek için
yazdım bir anda kağıda
sana sevdiğim diyebilmek için

kalbimi kapatıp koydum kenara
sensiz geçen günler boyunca
ağladım belki de bazen
sende keşke beni sevsen

kalp işte dinlemiyor
sevdiği zaman bir kere seviyor
neriman senden başkasını;
bu kalp asla düşünemiyor

aşk dediğimiz bu duygu
senden önce bende hiç yoktu
seni sevdiğimden beri
aşkından oldum divane deli

sevmek nedir dedin bana
sensin demek isterdim sana
yapamadım bir anında
fırsat vermedin ki bana
yine de
unutamadım ben seni
yıllarca…

bir kelime konuşmadan
dinlemeden de hatta
vazgeçtik birbirimizden
geleceğimizden

zor bir durumdayım
sevmekten başka hiçbir şey yapmadım
severek yaşadım
ve artık defnedilecek naaşım

aşk dedikleri nedir ki
benim için senden sonra
unutamadım ki ben seni
aradan geçen yıllarca
aşk nedir ki dediler bana
güldüm geçtim senden sonra
aşkı bilmeyen insanlara…

kalp bir kere sever
insan bir kere ölür
ben seni sevdim
seni sevdiğim gibi de öldüm

inanmadı kimse aşkıma
ne sana ne de bana
ben sadece senin için
kıyacaktım canıma

23 Kasım 2013 Cumartesi

Can Yücel

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden… Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları… Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “O benim.” diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin… Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…

Gökhan İnesi

beni tanrıdan gizli sev.. o zaman, bütün mezarlıklara dil çıkartır ölmem.. alay ederim.. utanmam halay çekerim, tanrıdan gizlemem hem.. ama sen beni tanrıdan gizli sev.. ...üç kere, on dört kalibre dudağınla öp, ve iki bilinmeyenli denklemi bizden güzel yok edemesin matematik.. pi sayısı, üç virgül on dört kuramına noktasını koysun utancından.. elimi tenhada tut, geçirmelerin iki yakasından yapışıp, iç geçire geçire , birbirimize geçelim.. ortağı ol istersen hayatımın.. istersen en sevdiğim bacağını kır atımın.. etime, et ol, gülüşünle ört üşürsem.. ortada koyduğun değil, ortana koyduğun yap beni.. ortağım ol, tanrıdan gizli, şirk'et olalım.. ve virgülün boynunu az daha bük, üç virgül on dört kalibre dudağından bir gülüş daha ver his'seme, isterse pi'yasa boğulsun.. ve ekonomi üzerimize çöksün ne demek, biz onu tavan yapar, altında yine sevişiriz..

Kısa bir hikaye

bölüm 3

son kez sarılmayı yediremezsin kendine ve o buna saygı göstererek arkasını dönüp evine girer. geride kalbini az önce o sessiz sokağın yokuşunda düşürmüş seni bırakıverir.

*
sonra kar yağmaya başladı;
sessiz bir sokağın bakımsız kaldırımında otururken..

gözlerim kapalıydı.
ellerime düşünce fark ettim...
tam kar gibi de değil,
hayal gibi.

hayal yağıyordu,
ben de hayal ettim...

yağdıkça ağırlaşıyordu.

karşı koymadım.

bir şey hissetmeyene kadar
oturmaya çalıştım orada.
artık işime yaramayacak şeyleri
geride bırakmamın tek yolu bu...

*

aylar geçer... uyku uzun süredir uğramayan eski bir dosta döner. üstünden başka insanlar da geçer aslında. yine de yokuşun sonunda kaybolan gönlünün seni sevgiden yoksun bıraktığını bilirsin.

hadi bana "buna benzer bir şey yaşamadım" de şimdi...

ama bu hikaye bu kadar hüzünlü bitmedi. çok sonradan o kalbi artık nasıl olduysa, bambaşka bir yerde, hiç tanımadığın biri bulup sana iade edebiliyor bir gün. hem de hiç beklemediğin bir anda..

hırpalanmış, bir kısmı artık yok, ama çalışıyor. ve her geçen gün güçleniyor, iyileşiyor. uyku sana onun kollarında, getirdiği armağanlardan sadece biri olarak yeniden sunuluyor.

ve bir hikaye bitiyor.

ve bir hikaye başlıyor...

Kısa bir hikaye

bölüm 2

bir gün; yeterince acı çektiğinize ve artık söylemenin vakti geldiğine inandığınız bir gün karşınıza tek seçenek çıkar "en iyi arkadaşınız artık en iyi arkadaşınız olmayacaktır"..

ya sevgiliniz olmuştur ya da "ben seni arkadaş olarak çok seviyordum" deyip görüşme sıklığını azaltmıştır, zamanla görüşmeler dahada azalır, bir süre sonra da yoldan geçen biri olur..

eğer ben aşık olduğumla evlenirim, başkasıyla evlenmem diyorsa insan en güzel şeydir. tabi burada anlatılmak istenen ilk görüşte olan aşk değil. çünkü en iyi arkadaş olmuşsan tanışalı epey bir zaman geçmişitr. burada kastedilen büyük bir sevgidir. o nedenle yadırganmamalı. en iyi arkadaşla her konuda anlaşılabilindiği veyahut en iyi arkadaşın düşüncelerine saygı duyulduğu için böyle bir durumda evlilik olursa evlilik bayağı bir mutlu ve güzel olacaktır. benim kanaatim böyle. ama birçok kişi aşkın içinde cinsellik de aradığı için arkadaşa aşık olmak yadırganıyor. doğal olarak kimse kendisini fantezileyen biri ile arkadaş olmak istemez. böylece en iyi arkadaşa aşık olmak da nasibini alıyor. ama aşk, sevgi sadece cinsellik değildir. bunun farkında olunca ve en başta dediğim sonra da açıkladığım aşk için, böyle bir durum mutlu olacağım diye mantık evliliği yapmaktan daha iyidir.

insanın biyolojik yapısını altüst eden durumdur. genellikle karşı cinslerin aralarının en sıkı fıkı hattızatında enseye tokat döte parmak dönemlerinin gençlik çağına gelmesinden midir? yoksa yaş kemale erdikçe ilişkinin düzey kazanmasından mıdır? optimum çocukluktan üniversite bitimine kadar olan süre aralığında rastlanması daha muhtemel olaydır.

uzun süren kankalık döneminden sonra işgüzar bir diğer arkadaşın yada herhangi abuk bi durumun kişilerden birinin aklına karpuz kabuğu kaçırmasıyla patlak verir.. karpuz kabuğu bi tarafına kaçan kişi için en can sıkıcı dönem milat kabul edilen o an dan sonra başlar..o vakitten sonra herşeyi farklı gözle görmeye başlar.. daha önceden normal gelen bütün davranışlara bir mana katılır..her lafın altında gizli bir işaret olması ümit edilir..

en kötüsüde o beyini kemiren küçük kurtcuktur..o soru işaretleridir.. açılmak yada açılamamak işte bütün mesele bu..

az da olsa mutlu sonlandığı görülsede genelde çuvallanabilitesi yüksek durumdur..

pek tabi bu arada bu iyi arkadaşın karşı cinsten seçilmesi bu paradoksun bir nebzede olsa daha basite indirgenmesine yardımcı olabilir.

insanı, duygularını aşık olunan kişiye anlatma konusunda ikilemde bırakır. hem de büyük ikilemde. ona duygularınızı anlatsanız, alacağınız cevap arkadaşlık ilişkinizi de zedeleyebilir. hatta zedeleyecektir. çünkü duygularınızı dile getirdiğinizde alacağınız cevap olumsuz olursa, muhakkak ki bir soğukluk oluşur aranızda. bunun için, onun size karşı olan duygularından emin olmanız gerekir. eğer tereddüt içerisindeyseniz, onun duygularıyla ilgili önünüzde yine 2 seçenek var:

* ya duygularınızı anlatacaksınız;
- cevap olumsuz olursa, arkadaşlığınız kopma noktasına gelecek. olumlu olursa, ne güzel.

* ya platonik olarak devam edeceksiniz a.k.a. kalbime gömerim o zaman.
bu durumu aşık olan ve olunanlar pek kolay farketmese de dışarıdan rahatça anlaşılabilir. gözlemlerimden yola çıkarak;

aşık olan olarak dışarıdan çok net görülene ölümüne karşı çıkarsınız. "olur mu ya kardeş gibiyiz" diye ama hiçkimseyi yanına yakıştıramazsınız ve ona sarılmaktan kendinizi alamazsınız. gün gelir siz de durumu anlar birine açılırsınız ama sadece "geçenlerde sanki ondan haşlandığımı düşündüm ama geçti" dersiniz fekat malesef köpek gibi aşıksınızdır. allah kolaylıklar versindir...

aşık olunanın genelde götü kalkar ve "harcadın arkadaşlığımızı" tribine girer. karşısındaki ona aşıkken o ona yeni sevgilisini anlatacak kadar duygusuz olanları ya da kıskandırma peşinde olanları da vardır ama genelde araya mesafe koyarlar ki aşık olan iyice üzülsün. yıpransın diye. gerçi ona sorarsan amacı o değildir ya neyse.. bi de ne yapacağını bilmeyenler vardır, "denesek mi?" diye düşünen, "e şimdi nasıl davranıcam ona?" diye düşünen.. işte bu egolarından arınmış ama çaresiz kalan ve işte bu yüzden aşık olunandır. karşısındaki bunu görür daha da vurulur... gene allah kolaylıklar versindir..

eğer karşı taraf bunun farkındaysa, bu durumu kullanıyorsa bir anda en güvendiği liman haline gelebilirsiniz. istediğinde sığınabileceği, onun dışında uğramayacağı bir yalnızlığa terk edilirsiniz. karşı taraf bilir ki her zaman ordasınızdır, geri döndüğünde güvende olacaktır. ama sonra yine ayrılacak, denize açılacaktır. sonra bir arkadaşınız bunları size bir bir söylediğinde anlamsız / önemsiz gelecektir. artık limansınızdır, o gemi olmadan var olamayacaksınız gibi gelir. sonra bir gün, farkına varırsınız durumun. yeryüzündeki tek gemi o değildir. zaten o gemi için vazgeçilmez değilsinizdir. işte o zaman, sorgulamaya başladığınız şey aşk değil, bitmek üzere olan arkadaşlığınızdır. çünkü yıllarca aptal aşık gibi kullanıldığını fark edememek, görüşüldüğünde mutluluk veren her anın sahte olabileceğini düşünmek, çok üzücüdür.


en iyi arkadaşınla günlerini mutlu mesut geçirirken alelade birinin gelip, ileride yıkım getirecek olan '' olum siz birbirinize çok yakışıyorsunuz, sevgili olsanız on numara çift olur sizden '' cümlelerini kurup, beyninize mikrobu yerleştirdiği zamandan sonra başlar. her geçen gün kafanızın içinde daha da büyüyüp çoğalan bu mikrop zamanla duygulara da bulaşır ve artık gizlenemeyecek duruma gelir.

gercek asktir. yalnizca fiziksel cekime veya yanilgilara dayanmaz, karsinizdakini cok iyi tanirsiniz, o da sizi. birbirinize gercek yuzunuzu gosterir, "benden hoslanmasini saglamak icin rol yapmaliyim" kafasini yasamazsiniz. yillardir zaten berabersinizdir ve en sevdigi yemekten ailesine kadar tanimissinizdir. o sizin iliskide nelerden hoslandiginizi, baskalari uzerinden dinlemistir. yalan dolan yoktur, "abi kiz kasar/cocuk pic cikti" durumu yasanmaz. her seyiyle ic organlarina kadar tanidiginiz insana asiksinizdir ve iste bu saf asktir. ne los isikta agir makyajlarla ne de karanlik sinema salonlarinda baslar, bir gun okulda otururken ona doner bakar ve belki de en basindan beri ona asik oldugunuzu anlarsiniz. kabullenmesi cok zordur basta, "kardes ayagi got ayagi miydi lan" kafasi adini verdigimiz bir depresyon sureci yasanir. bu kafa atlatildiktan sonra en yakin arkadas kisisine bunu soylemeli mi soylememeli mi ikilemi vardir. ya o da bana asiksa, aman cok mutlu oluruzlarla ama istemezse arkadasligimiz bozulacaklar kapisir. bu noktada en yakin arkadas kisisi ile alakasiz bir baska yakin arkadastan tavsiyeler alinarak kafa iyice karistirilir (hepimiz biliyoruz ki soyleyeceksiniz. hepiniz, er ya da gec, en yakin arkadasiniza asik olacak ve bunu ona soyleyeceksiniz. cunku bu, icinizde tutabileceginiz bir sey degil). esas gerginlik ona soylediginiz o andan sonra baslar. ancak dipnot dusulmelidir ki, sizin basta yasadiginiz "hani dunya ahiret kardesimdi" kafasini o yeni yasayacaktir; cunku sizin aylardir farkli gozle baktiginiz en yakin arkadasiniz ilk kez size alici gozle bakmaktadir. bu noktada kendine yedirememe hali uzun surebilir ve bu birtakim anlamsiz hareketlere yol acabilir (ilk bulusmanizin ardindan "sen benim kardesimsin" demek gibi). o nedenle duruma alisilmasi adina biraz sure verilmesi mantikli olacaktir. sunu unutmayin ki, size karsi hicbir sey hissetmiyorsa bir dakika yaninizda durmayacaktir, cunku siz de digerleri gibi olmussunuzdur artik. eger hala "e ama simdi biz arkadastik bla bla" muhabbeti yapiyorsa, yaptigi muhabbeti dinlemeyin bile, hala yanimda duruyor diye sevinin. o da size bir sey hissediyordur cunku. o da kafasini toplayip en yakin arkadasa asik olmus olmak gerceginin saskinligini sisteminden attiginda esas zorlayici kisim gelir (en yakin arkadasa asik olmak kolay mi sandiniz?). simdiye kadar kanka bellediginiz insanin sevgili yuzunu goreceksinizdir. bir insanin arkadasligi ile sevgililigi cok farkli olabilir, ve bu durumda ufak saskinliklar yasayabilirsiniz ("eskiden kontorun olmasa bile odemeli falan atardin artik hic aramiyosun bile!"). ama belki en kotusu, olabilecek en berbat senaryo, ayrilmaniz senaryosudur. cunku hele uzun da bir sure ciktiysaniz, hem en yakin arkadasiniz hem de sevgiliniz olmus o insandan ayrilmak imkansizdir. o sizin hayatiniz olmustur.

sonucu ne olursa olsun, size yaşadığınızı unutturmayacak hikayeler yaratır. anı anlamında değil... mefhum olarak yaşamaktan bahsediyorum.

sonunun iyi bitmeyeceği kabak gibi ortadadır her zaman. yine de ummaktan zarar gelmez dersin. o da yalan tabii... yavaş yavaş fark edersin her geçen gün düşkünlüğünün sınırlarını biraz daha zorladığını. onunla her anının her detayını belleğine silinmeyecekmişçesine kazırsın. neye delicesine güldüğünü, nelerden hoşlanmadığını, neleri dinlediğini, neleri izlediğini, teninin kokusundan dudaklarının kendine has dokusuna kadar her şeyi istemsiz olarak ezberlersin.

her şeyin hayalini kurarsın. ne kadar iyi sonuçlanabilir mesela... kötü hayaller kurmazsın. gerçeği pek hayal etmeye gerek yok yani sonuçta.. en ufak bir yeşil ışık ararsın. yoksa kendin yaratırsın kafanda "ha şurda aslında şunu ima ediyodu bence." filan diyerek..

kendini kandırmak... başka ne yapabilirsin ki? mutsuzluk içinde asla olmayacağını, bazı şeylerin meydana gelmesi için (evet nasıl oluyorsa artık) gereğinden fazla yakın olduğunuzu düşünüp kahrolmaktan daha iyi bir seçenek sonuçta. yine de ne kadar kandırırsan kandır, asla hayallerindeki gibi sona ermez... sonuç iyi olsa da, kötü olsa da.

hayal ettiğin gibi olmaz.. alabildiğine soğuk ve sessiz bir gecede kendini bir anda yaşlı bir apartmanın ön kapısında, son şansın olduğunu bilmene rağmen ağzını açamadığında, konuşacak bir şey kalmadığı için gözlerinin içine gülümseyerek bakan biriyle karşı karşıya kaldığında, kendine daha önceden o an kar yağacağına nasıl inandırdığını düşünebilirsin mesela...

sonunda söylersin.

hiç bir şey hayal ettiğin kadar romantik değil. kalbin delicesine çarpıyor, ama o en son beraber uyuduğunuzda ve eli yanlışlıkla elinin içine düştüğündeki kalp çarpıntısı gibi değil... hiç bir zaman öyle çarpmamıştı zaten hayatında belki de. ya da hatırlayamayacak kadar salaksındır? bu çarpıntı o kaldırımda yaptığın salakça hareketin sana geri dönüşü sadece.. gerçeklik dediğimiz şeyin suratına adeta bir osmanlı tokadı gibi çarpması.

seni kırmaz... seni asla kırmadı ki. gülümser ve senin artık o kalbe ihtiyacının olmayacağını, mümkün olan belki de en nazik biçimde dile getirir. uzun bir konuşma olmadan olmaz sonuçta; ama o da biter bir ömür sonra.

-görüşürüz.
+elveda..

Kısa bir hikaye

bölüm 1

kime aşık oldugumu bilmiyorum
slow şarkılar dinlemeye başladım
romantik film izleme isteği oluştu
aşırı duygulanmalar başladı
eskiden dinleyince dalga geçtiğim şarkılarda duygulanmaya başladım
ama kime aşık oldugumu bilmiyorum..

o'na bakıyorum, o'na yardımcı olmaya çalışıyorum ama o'nun derdini dinledikçe dertlenen ben oluyorum. yerinde olmayı en çok istediğim kişiyle sırf o'nun mutlu olması adına yaptığım sahte konuşmalar, o'ndan belki başka birisi söylese beni mutlu edebilecek olan "sen benim dostumsun" cümlesini duyduğum her zaman içimden bişeylerin kopması, aşık olduğu insanı anlatırken gözlerindeki parıltıyı görmem, telefonunun meşgul olduğu her zaman o aşık olduğu insanla konuştuğunu bilmem, ne zaman moralim bozuk dese o yerinde olmayı istediğim insanı öldürmek istemem, hayatında birisi olduğu zaman eskisi kadar sık görüşememiz, hayatındaki insanların bana olan kıskançlıkları, benden birşeyler giderken hala o'na mutlu görünmeye çabalamam.. en kötüsü de bunların ne zaman biteceğini bilmemem..
önce tedirgin eden, sonra korkudan delirten, şaşırtan saçmalatan, uzaklaştıran, sonra daha bir yakınlaştıran, asla dedirten, o bütün aslaları birer birer yedirten olaylar sinsilesinin başlangıcı.
hep kötü bitmez, bazen de rahat, eğlenceli, beraberken hiç sıkılmadığınız, sıkıldığınız zamanları olağan karşıladığınız, karşı taraftaki her türlü dalgalanmayı şıp diye anladığınız, dansettiğiniz, muhabbet ettiğiniz, salak salak televizyon seyrettiğiniz ya da anlık sürprizlerle romantizmin tepelerinde gezdiğiniz sıcak sımsıcak, muhteşem bir ilişki yaşanır.
nasıl aşk kıvamına gelindiği kısmını anlatmak pek mümkün değildir, anlaşılabilen birşey değildir çünkü. bir anda olur, nasıl olduğu anlaşılmaz. belki o kafayı dinleme sürecinde sizi en iyi anlayanın ve en keyifli vakitleri geçirdiğinizin o olduğunu anlamanızdan sonra gelişir herşey... bundan sebep direkt bir panik halidir*.
kıpırtı başladıysa eğer "hoppalaaa ne oluyor yahu. ben bu adamın yanında milyon kez oturdum ellerim titremiyordu" denir *. diğer ortak iyi arkadaşlara sorulur, kamuoyu araştırması yapılır. "sen de hissettin mi hiç, o öyle hissediyormu acaba" denir *. herzamanki görüşmeler yapılmaya çalışılır ama eskisi gibi değildir artık giderken eşofmanları geçirip gidemez olduğunuzu fark edersiniz. çay sunarken eskiden "aha çay" diyebilen bünye artık "nasıl olsun çayın" gibi şuursuz sorular sorabilir. ulan çay bu salak! sade, orta, şekerli gibi versiyonları yok ki. bardak nasıl olsun diye kıvır sonra. kısaca panik halidir. nasıl söylenir, söylenmelimidir, arkadaşlığa devam edilecektir, nasıl edilir.. sorular sorular..
nasıl başladığını bilmezsin bir gün öyle otururken; öylesine oturuken, her zamanki oturmalardan birisinde... gene geyikte tavan yapmışken, bir şey olur böyle... ateşböceği girer içinize sanki...

"yok" dersin... "olmaz öyle şey"... olmayacağını; olamayacağını düşünürsün.. .
onu düşünmemeye çalışırsın, gece gelip de başını yastığına koyunca onu düşündüğünü farkedersin..

"yooooook" dersin "olmaz öyle şey". yok kelimesindeki "o" ları uzatarak yok olabileceğine inanırsın, hem bunca yıldır arkadaşız, onun bütün aşklarını, içini, dışını, herşeyini ya herşeyini bilmektesindir..

"hayatta olmaz" dersin...
bu en yakın arkadaşına aşık olduğun gerçeğini kendine konduramamaktır..

bir dahaki buluşmada böyle şeyler yaşanmayacağına, geçici olduğuna, anlık olduğuna inandırmaya çalışırsın kendini..

bir dahaki buluşmada da aynı şeyler olmuş hatta bu defa -ulan ya çakarsa- diye biraz salak genellikle saçma hareketler yapmışsındır, ayrılırken seni öptüğünde... uffff be arkadaş ya...

...

bir süre sonra rutine döner, en küçük şeylerden "yaşasın heyyyooo sanırım o da benden hoşlanıyor" hissiyatına kapılırsın..

...

yeni kız/erkek arkadaş bulduğunda dünya başına yıkılır, içten içe ondan biraz da nefret edersin..
kızın ona yaptıklarını anlatırken sen içinden "ben sana öyle şeyler yapmam" diye düşünürsün..

...

içinde birşeyler olmaktadır en kötüsü de bunu ona hisettirmemeye çalışmaktır.. ama o fark eder "noldu sana ya" diye sorar, "çok durgunsun" der içten olarak.. geyiğe vurarak "yoksaa yeni bir aşka mı yelken açtın?" diye sorar. sen tüm savunma zırhını giyerek sinirli sinirli "ne aşkı yaaa, ne yenisi ya, aşık olunabilecek insan mı kaldı" gibi söylemler çekerken "tamam sinirlenme, gel tavla oynayalım " der.. o hiçbirşeyin ne yazık ki farkında değildir.. rüyalarınızın atlı prensi ya da pamuk prensesi sizin en yakın arkadaşınızdır.,
...