23 Kasım 2013 Cumartesi

Kısa bir hikaye

bölüm 2

bir gün; yeterince acı çektiğinize ve artık söylemenin vakti geldiğine inandığınız bir gün karşınıza tek seçenek çıkar "en iyi arkadaşınız artık en iyi arkadaşınız olmayacaktır"..

ya sevgiliniz olmuştur ya da "ben seni arkadaş olarak çok seviyordum" deyip görüşme sıklığını azaltmıştır, zamanla görüşmeler dahada azalır, bir süre sonra da yoldan geçen biri olur..

eğer ben aşık olduğumla evlenirim, başkasıyla evlenmem diyorsa insan en güzel şeydir. tabi burada anlatılmak istenen ilk görüşte olan aşk değil. çünkü en iyi arkadaş olmuşsan tanışalı epey bir zaman geçmişitr. burada kastedilen büyük bir sevgidir. o nedenle yadırganmamalı. en iyi arkadaşla her konuda anlaşılabilindiği veyahut en iyi arkadaşın düşüncelerine saygı duyulduğu için böyle bir durumda evlilik olursa evlilik bayağı bir mutlu ve güzel olacaktır. benim kanaatim böyle. ama birçok kişi aşkın içinde cinsellik de aradığı için arkadaşa aşık olmak yadırganıyor. doğal olarak kimse kendisini fantezileyen biri ile arkadaş olmak istemez. böylece en iyi arkadaşa aşık olmak da nasibini alıyor. ama aşk, sevgi sadece cinsellik değildir. bunun farkında olunca ve en başta dediğim sonra da açıkladığım aşk için, böyle bir durum mutlu olacağım diye mantık evliliği yapmaktan daha iyidir.

insanın biyolojik yapısını altüst eden durumdur. genellikle karşı cinslerin aralarının en sıkı fıkı hattızatında enseye tokat döte parmak dönemlerinin gençlik çağına gelmesinden midir? yoksa yaş kemale erdikçe ilişkinin düzey kazanmasından mıdır? optimum çocukluktan üniversite bitimine kadar olan süre aralığında rastlanması daha muhtemel olaydır.

uzun süren kankalık döneminden sonra işgüzar bir diğer arkadaşın yada herhangi abuk bi durumun kişilerden birinin aklına karpuz kabuğu kaçırmasıyla patlak verir.. karpuz kabuğu bi tarafına kaçan kişi için en can sıkıcı dönem milat kabul edilen o an dan sonra başlar..o vakitten sonra herşeyi farklı gözle görmeye başlar.. daha önceden normal gelen bütün davranışlara bir mana katılır..her lafın altında gizli bir işaret olması ümit edilir..

en kötüsüde o beyini kemiren küçük kurtcuktur..o soru işaretleridir.. açılmak yada açılamamak işte bütün mesele bu..

az da olsa mutlu sonlandığı görülsede genelde çuvallanabilitesi yüksek durumdur..

pek tabi bu arada bu iyi arkadaşın karşı cinsten seçilmesi bu paradoksun bir nebzede olsa daha basite indirgenmesine yardımcı olabilir.

insanı, duygularını aşık olunan kişiye anlatma konusunda ikilemde bırakır. hem de büyük ikilemde. ona duygularınızı anlatsanız, alacağınız cevap arkadaşlık ilişkinizi de zedeleyebilir. hatta zedeleyecektir. çünkü duygularınızı dile getirdiğinizde alacağınız cevap olumsuz olursa, muhakkak ki bir soğukluk oluşur aranızda. bunun için, onun size karşı olan duygularından emin olmanız gerekir. eğer tereddüt içerisindeyseniz, onun duygularıyla ilgili önünüzde yine 2 seçenek var:

* ya duygularınızı anlatacaksınız;
- cevap olumsuz olursa, arkadaşlığınız kopma noktasına gelecek. olumlu olursa, ne güzel.

* ya platonik olarak devam edeceksiniz a.k.a. kalbime gömerim o zaman.
bu durumu aşık olan ve olunanlar pek kolay farketmese de dışarıdan rahatça anlaşılabilir. gözlemlerimden yola çıkarak;

aşık olan olarak dışarıdan çok net görülene ölümüne karşı çıkarsınız. "olur mu ya kardeş gibiyiz" diye ama hiçkimseyi yanına yakıştıramazsınız ve ona sarılmaktan kendinizi alamazsınız. gün gelir siz de durumu anlar birine açılırsınız ama sadece "geçenlerde sanki ondan haşlandığımı düşündüm ama geçti" dersiniz fekat malesef köpek gibi aşıksınızdır. allah kolaylıklar versindir...

aşık olunanın genelde götü kalkar ve "harcadın arkadaşlığımızı" tribine girer. karşısındaki ona aşıkken o ona yeni sevgilisini anlatacak kadar duygusuz olanları ya da kıskandırma peşinde olanları da vardır ama genelde araya mesafe koyarlar ki aşık olan iyice üzülsün. yıpransın diye. gerçi ona sorarsan amacı o değildir ya neyse.. bi de ne yapacağını bilmeyenler vardır, "denesek mi?" diye düşünen, "e şimdi nasıl davranıcam ona?" diye düşünen.. işte bu egolarından arınmış ama çaresiz kalan ve işte bu yüzden aşık olunandır. karşısındaki bunu görür daha da vurulur... gene allah kolaylıklar versindir..

eğer karşı taraf bunun farkındaysa, bu durumu kullanıyorsa bir anda en güvendiği liman haline gelebilirsiniz. istediğinde sığınabileceği, onun dışında uğramayacağı bir yalnızlığa terk edilirsiniz. karşı taraf bilir ki her zaman ordasınızdır, geri döndüğünde güvende olacaktır. ama sonra yine ayrılacak, denize açılacaktır. sonra bir arkadaşınız bunları size bir bir söylediğinde anlamsız / önemsiz gelecektir. artık limansınızdır, o gemi olmadan var olamayacaksınız gibi gelir. sonra bir gün, farkına varırsınız durumun. yeryüzündeki tek gemi o değildir. zaten o gemi için vazgeçilmez değilsinizdir. işte o zaman, sorgulamaya başladığınız şey aşk değil, bitmek üzere olan arkadaşlığınızdır. çünkü yıllarca aptal aşık gibi kullanıldığını fark edememek, görüşüldüğünde mutluluk veren her anın sahte olabileceğini düşünmek, çok üzücüdür.


en iyi arkadaşınla günlerini mutlu mesut geçirirken alelade birinin gelip, ileride yıkım getirecek olan '' olum siz birbirinize çok yakışıyorsunuz, sevgili olsanız on numara çift olur sizden '' cümlelerini kurup, beyninize mikrobu yerleştirdiği zamandan sonra başlar. her geçen gün kafanızın içinde daha da büyüyüp çoğalan bu mikrop zamanla duygulara da bulaşır ve artık gizlenemeyecek duruma gelir.

gercek asktir. yalnizca fiziksel cekime veya yanilgilara dayanmaz, karsinizdakini cok iyi tanirsiniz, o da sizi. birbirinize gercek yuzunuzu gosterir, "benden hoslanmasini saglamak icin rol yapmaliyim" kafasini yasamazsiniz. yillardir zaten berabersinizdir ve en sevdigi yemekten ailesine kadar tanimissinizdir. o sizin iliskide nelerden hoslandiginizi, baskalari uzerinden dinlemistir. yalan dolan yoktur, "abi kiz kasar/cocuk pic cikti" durumu yasanmaz. her seyiyle ic organlarina kadar tanidiginiz insana asiksinizdir ve iste bu saf asktir. ne los isikta agir makyajlarla ne de karanlik sinema salonlarinda baslar, bir gun okulda otururken ona doner bakar ve belki de en basindan beri ona asik oldugunuzu anlarsiniz. kabullenmesi cok zordur basta, "kardes ayagi got ayagi miydi lan" kafasi adini verdigimiz bir depresyon sureci yasanir. bu kafa atlatildiktan sonra en yakin arkadas kisisine bunu soylemeli mi soylememeli mi ikilemi vardir. ya o da bana asiksa, aman cok mutlu oluruzlarla ama istemezse arkadasligimiz bozulacaklar kapisir. bu noktada en yakin arkadas kisisi ile alakasiz bir baska yakin arkadastan tavsiyeler alinarak kafa iyice karistirilir (hepimiz biliyoruz ki soyleyeceksiniz. hepiniz, er ya da gec, en yakin arkadasiniza asik olacak ve bunu ona soyleyeceksiniz. cunku bu, icinizde tutabileceginiz bir sey degil). esas gerginlik ona soylediginiz o andan sonra baslar. ancak dipnot dusulmelidir ki, sizin basta yasadiginiz "hani dunya ahiret kardesimdi" kafasini o yeni yasayacaktir; cunku sizin aylardir farkli gozle baktiginiz en yakin arkadasiniz ilk kez size alici gozle bakmaktadir. bu noktada kendine yedirememe hali uzun surebilir ve bu birtakim anlamsiz hareketlere yol acabilir (ilk bulusmanizin ardindan "sen benim kardesimsin" demek gibi). o nedenle duruma alisilmasi adina biraz sure verilmesi mantikli olacaktir. sunu unutmayin ki, size karsi hicbir sey hissetmiyorsa bir dakika yaninizda durmayacaktir, cunku siz de digerleri gibi olmussunuzdur artik. eger hala "e ama simdi biz arkadastik bla bla" muhabbeti yapiyorsa, yaptigi muhabbeti dinlemeyin bile, hala yanimda duruyor diye sevinin. o da size bir sey hissediyordur cunku. o da kafasini toplayip en yakin arkadasa asik olmus olmak gerceginin saskinligini sisteminden attiginda esas zorlayici kisim gelir (en yakin arkadasa asik olmak kolay mi sandiniz?). simdiye kadar kanka bellediginiz insanin sevgili yuzunu goreceksinizdir. bir insanin arkadasligi ile sevgililigi cok farkli olabilir, ve bu durumda ufak saskinliklar yasayabilirsiniz ("eskiden kontorun olmasa bile odemeli falan atardin artik hic aramiyosun bile!"). ama belki en kotusu, olabilecek en berbat senaryo, ayrilmaniz senaryosudur. cunku hele uzun da bir sure ciktiysaniz, hem en yakin arkadasiniz hem de sevgiliniz olmus o insandan ayrilmak imkansizdir. o sizin hayatiniz olmustur.

sonucu ne olursa olsun, size yaşadığınızı unutturmayacak hikayeler yaratır. anı anlamında değil... mefhum olarak yaşamaktan bahsediyorum.

sonunun iyi bitmeyeceği kabak gibi ortadadır her zaman. yine de ummaktan zarar gelmez dersin. o da yalan tabii... yavaş yavaş fark edersin her geçen gün düşkünlüğünün sınırlarını biraz daha zorladığını. onunla her anının her detayını belleğine silinmeyecekmişçesine kazırsın. neye delicesine güldüğünü, nelerden hoşlanmadığını, neleri dinlediğini, neleri izlediğini, teninin kokusundan dudaklarının kendine has dokusuna kadar her şeyi istemsiz olarak ezberlersin.

her şeyin hayalini kurarsın. ne kadar iyi sonuçlanabilir mesela... kötü hayaller kurmazsın. gerçeği pek hayal etmeye gerek yok yani sonuçta.. en ufak bir yeşil ışık ararsın. yoksa kendin yaratırsın kafanda "ha şurda aslında şunu ima ediyodu bence." filan diyerek..

kendini kandırmak... başka ne yapabilirsin ki? mutsuzluk içinde asla olmayacağını, bazı şeylerin meydana gelmesi için (evet nasıl oluyorsa artık) gereğinden fazla yakın olduğunuzu düşünüp kahrolmaktan daha iyi bir seçenek sonuçta. yine de ne kadar kandırırsan kandır, asla hayallerindeki gibi sona ermez... sonuç iyi olsa da, kötü olsa da.

hayal ettiğin gibi olmaz.. alabildiğine soğuk ve sessiz bir gecede kendini bir anda yaşlı bir apartmanın ön kapısında, son şansın olduğunu bilmene rağmen ağzını açamadığında, konuşacak bir şey kalmadığı için gözlerinin içine gülümseyerek bakan biriyle karşı karşıya kaldığında, kendine daha önceden o an kar yağacağına nasıl inandırdığını düşünebilirsin mesela...

sonunda söylersin.

hiç bir şey hayal ettiğin kadar romantik değil. kalbin delicesine çarpıyor, ama o en son beraber uyuduğunuzda ve eli yanlışlıkla elinin içine düştüğündeki kalp çarpıntısı gibi değil... hiç bir zaman öyle çarpmamıştı zaten hayatında belki de. ya da hatırlayamayacak kadar salaksındır? bu çarpıntı o kaldırımda yaptığın salakça hareketin sana geri dönüşü sadece.. gerçeklik dediğimiz şeyin suratına adeta bir osmanlı tokadı gibi çarpması.

seni kırmaz... seni asla kırmadı ki. gülümser ve senin artık o kalbe ihtiyacının olmayacağını, mümkün olan belki de en nazik biçimde dile getirir. uzun bir konuşma olmadan olmaz sonuçta; ama o da biter bir ömür sonra.

-görüşürüz.
+elveda..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder